-->

08 Kasım 2010

Polis olsaydım, yakışıklı veya güzel birini görünce durup dururken üst araması yapardım

Uzun zamandır Taksim taraflarına hep gece çıkıyorum, gündüz gözüyle neler oldu bitti tam bilmiyorum. O yüzden önceki gün "teftişe çıkmayalı neler olmuş" bakınıyım diye iş çıkışı Taksim'e takıldım. Köşe bucak, cadde sokak, bar pavyon, kerhana bırakmadım her bi deliğine girdim çıktım. Iııh hiç bi bok değişmemiş sadece ortama yeni oruspular katılmış o kadar. İstiklal her zamanki am kokusuyla sarhoştu. İbneler "ayol yol ver şekerim" eşliğinde hayatlarına devam ediyorlardı. Turistler fotoğraf makineleriyle tramvayın her geliş gidişinde çık çık yapıp duruyorlardı. Mephisto kitap evinde yine güzel bi müzik sokağa taşmıştı. Milli piyango bileti satan abla ağzını büzüştürüp "bu akşam çekiliyooooo bu akşaaaaaeeemm" deyip duruyordu. Az aşşağısındaki  selpak satan sakat çocuk yine "aaaaaabilerrr abbbbblllaaaalar" diye bağırıyordu, dondurma satan yerlerin dondurmacıları turistlere dondurma verir gibi hareketlerle nah diyordu, onlarda eğlendiklerini sanıp fotoğraf çekip duruyorlardı. Dilenciler mızıka çalarak kendilerini sanatsal anlamda geliştirmeye devam ediyorlardı. Bide hiç bitmeyecek olan tadilatlı yerlerin tadilatı hala devam ediyordu.

Neyse gündüz böyle takıldım, gezindim bol bol orasına burasına baktım, yemek yedim bi iki fotoğraf çekmiştimki baktım akşam oldu. Lan bide akşam olurken sis çökmez mi. höh dedim şimdi biri parmak atsa dönüp kimin attığını nerden bulucam. Hayır bulsam kızmıycam, dönüp bi daha atsın diye rica edicem. Neyse sonra işte dolanmaya devam ediyorum, saatlerin ilerlemesiyle nerden çıktıkları belli olmayan ibnelerin ve  tamamen silikon tabancasına dönmüş kadınların sayısıda arttı. Böyle aynen vampir gibi, karanlık hafif hafif çökmeye başlayınca, etraf silikonlu kadınlar ve dökülen erkeklere kalıyor. Neyse işte böyle böyle nufus artışı devam ederken bende o arada meydandaki anıtı tavaf ediyordum. Son turuma gelmiştim ki çişim bastırdı dedim bari parka tur atıyım, o arada bi ağacın altına işerim. Hem uzun zamandır Taksim parkında ava çıkmadım, neler oluyor bitiyor bi göriyim.

Gerçi parka bu kadar uzun bi ara verdikten sonra, bu sisde tekrar gitmeye karar verirken az tırsmadım değil. Ama sonra böyle bir iki adım falan derken, hoooop kendimi sağdaki soldaki banklarda oturup ev erkeği rolüne bürünmüş götverenleri keserken yakalayınca biraz rahatladım ve kendi kendime "boş ver bunları önce çişini yap, sonra yine gelip kesişirsin" dedim. Hem senin tipin bile değiller, ne diye yalandan oyalanıyorsunki. Böyle düşünüp parkın aşşağısındaki ağaçların arasına kayıp çişimi yapıyım, hem orda sevişenler varsa beni görünce davet ederler, bende yanıt olarak "pis ibneler, adi götverenler, TOPlumun yüz karaları" falan derim en azından egoma yarar, götüm kalkar, kendimi bi bok gibi görmeye başlarım. Hadi diyelim bunlar olmadı, en azından kendimi "ilk taşı atacak olan günahsız" ilan ederim veya olmadı beni görünce utanıp kaçışırlar, ben de ardlarından giderim eğlence olur.

Böyle düşünürken aşşağıya doğru inmeye başladım. Parkın az aşşağısına falan inmiştimki, önümde bi polis arabası durmaz mı. Hooop al başına belayı. Neyse 3 tane polis vardı arabada, şöför olan camı açıp "genç kimliğini göreyim" dediği gibi "tabii" deyip ehliyetimi çıkardım. Adam bana genç dedi, ama kendisi benden anca bi yaş büyük birine benziyordu. Amcık sanki dersin dedem yaşında da, bana genç diye sesleniyor. Neyse bu arada polislerden ikisi indi, biri geldi "üstüne bakabilir miyim?" dedi kibarca, bende "tabii buyrun" deyip açtım kollarımı ve o da beni aramaya başladı. Her tarafımı ellerken tahrik olmadım değil. Zaten bende üniforma giyen köpeğe bile bi zaafiyet varken, bide beni böyle arayan birine nasıl sikim kalkmasın ki? bende sırf bu yüzden arka ceplerime önden  iyice uzanması gerektiği anı iyice kollayıp eğildinde, hafiften kulağına üfürdüm. Her halde üfürdüğüme emin olamadı, bakmakla bakmamak arasında bi bakış attı yüzüme ve yan ceplerime ikisine birden dadandı, bende bu arada ceplerime elini atınca kendisine çekmiş gibi iyice yapıştım ve yanağımı yanağına başına sürttüm. Garibim bir şey de diyemiyo böyle bacaklarımı falan da elleyip bitirdi. Bu arada diğer polis "ne iş yapıyorsun" dedi, bende "öğrenciyim" diye geçiştirdim. Sonra "çantada ne var?" dedi bende "fotoğraf makinem falan var" diye sakin bi ses tonuyla cevapladım. Diğeride beni aramayı bitirmiş olunca bu ikisi çantamı araya aldılar, açıp bakıyorlar böyle sağına soluna. Onlar çantayı açtıklarında, çantanın içler acısı hali gözler önüne serilince öyle bi utandımki kendimden, sormayın.

Töbe yarabbim çanta, çanta değil, bi an "Devlet Malzeme Ofisi" gibi geldi gözüme. Tabii birde geçen hafta soğuk algınlığım olunca çantanın içi bayağ bayağ renkliydi. Çantamda bi ajan gibi kendimi her an kamufle etmek için yedekte duran tişörtüm, kolonyalı mediller, 2 paket selpak mendil, draje sakız pakedi, farklı bölümlerden 2 çeşit first portakallı pakedi, 5-6 tane kalem (ahh ben bunları lazım olunca bulamıyorum ya neyse) büyük bi ajanda, bide onun yavrusu küçük not defteri, kürdanlar, tabii fotoğraf makinesi şarj aleti, bataryası, bozuk paralar, boku püsürü falan söylemiyorum. Bi ara polis o kadar eski püskü şeyler çıkardıki, içindekiler tarihi eser değeri taşıyor çantayı müzeye götürelim diyecekler diye ödüm koptu. Hadi bunlar falan neysede lan çantamdan bi de, kocaman bi limon çıkmaz mı? höhh yerin dibine girdim yeminlen. Lan ben bu çantayı hiç açıp bakmıyor muyum, nedir? anlamadım.

Zaten limondan sonra, içinde fare ölüsü çıksa utanmayacaktım. Ohaaa ammına koyıım, resmen pisliğin tekiymişim. Bazen oturup kendi kendime; sokakta falan niye hiç kimseyle çarpışıp büyük bi macera falan yaşamıyorum veya metroda çevremdeki 3-5 koltuk hep boş olmasına rağmen, insanlar neden ayakta durup tepemde dik dik bakıyorlar diye düşünüyordum. Meğer bi apartmanın aylık çöplüğünü, gece gündüz demeden sırtımda taşıyormuşum da haberim yokmuş. Eve gittiğimde çantanın icabına bakıyım, belki geçenlerde kaybettiğim porno arşivi yüklü flaşdiski de bulurum. Ben bunları düşünürken polisler iyice çantanın altını üstüne getirip, esrar, eroin, hap, silah, balta gibi bişi bulamayınca, limonumu da elime tutuşturup araçlarına bindiler. Şöför olan ehliyetimi verip "kendine dikkat et" dedi ve bastı gaza gitti. Bende elimdeki limona bakıp allah belamı versin falan deyip limonu yine çantaya attım. En azından akşam şunu bi fincana sıkıyımda icabına bakıyım pis rezil şey.

Neyse çantada llimon çıkmış olmasından dolayı utancımdan çişi mişi unutmuştum. Zaten asıl amaç işemek olmayınca, arada kaynayıp gitti. Sonra dedim "lan dur bari gelmişken çişi şu kenara yapıyım". Girdim bi ağacın altına bülüğümü çıkardım böyle oh oh oh işiyorum, biri çıka gelmez mi. Bide hemen fermuarını indirip işemeye başladı. Baktım tipine falan hoş biri değil, bende oralı olmadım ve çişim bittiğinde bülüğü ağaca sürterek son damlayı temizlemeye çalıştım. Ama nafile, bülük fermuardan içeri kaçarken son damla elime düştü. Ordan çıkıp parka girdim sonra bir iki tur attım, baktım benim hoşlanabildiğim tipler yok çıktım, kendimi istiklal'e attım. Sonra arkadaşlar falan geldi, gece yarısına kadar onlarla takıldık. Sonra işte gece böyle bitti.

(ASM) Alakasız Sosyal Mesaj: Gökten 3 altın elma yere düşmüş, ama kimse tenezzül edip o elmaları yerden almıyor. Oysa altın yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmez falan yani...

5 yorum:

  1. Bayıldım buna ben. Çok eğlendim okurken :) Limon'a bittim. Çok güldüm. Sağol :)

    YanıtlaSil
  2. Tey allam ya,limona çok güldüm...
    Polise de işkence etmişsin ya,adamı şüpheye düşürdün durduk yerde,yaptı mı yapmadı mı,ben mi yanlış yorumladım acaba diye :D

    YanıtlaSil
  3. Ufuuuuuuuu...
    O sen miydin tanrımmm. =| :P

    YanıtlaSil
  4. eheheh limona bittim ya süpersin sen. :)

    YanıtlaSil
  5. :) süpersin sen ya limon kısmında koptum..:)

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.